9. Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim Han, Gazze Muharebesi’nde (1516) Memlûkleri mağlup ettikten sonra Kudüs’e girerek kutsal mekanları ziyaret etmiştir. Bu tarihten itibaren Kudüs, 1917 yılına kadar Osmanlı toprağı olarak kaldı. 400 yıl sonra Osmanlı Kudüs’ü kaybetmiş ve o günden sonra Kudüs’te kan hiçbir zaman durmadı. Bu aynı zamanda bütün Ortadoğu için söylenebilir. Osmanlı, Ortadoğu coğrafyasından çekildiğinden beri mazlum halk rahat edemedi.

Bugün geldiğimiz noktada Filistin, adeta köşeye sıkıştırılmış durumdadır. Son günlerde neredeyse tek gündemimiz olan İsrail – Filistin meselesinde de görüldüğü üzere İsrail bir devlet değildir. İsrail şu an bir terör oluşumudur, organize bir suç yapılanmasıdır. Günümüzde İsrail toprakları olarak anılan yerler Bağımsız Filistin Devleti’nin hakkıdır. Sivil-asker, yaşlı-çocuk, kadın- erkek ayırt etmeden bombalayan bir güç, meşru olarak toprak sahibi görülemez. İşgalci İsrail, bu yazıyı yazdığım dakikalarda da, sizin bu yazıyı okuduğunuz anda da katliam yapmaya devam ediyor.
Peki bu dava kimin davasıdır? Bu dava en başta mazlumların davasıdır. Filistin davası, yalnızca biz Müslümanların sahip çıkabileceği bir dava değildir. Şöyle tarafsız bir zihinle tarihsel süreci de göz önünde bulundurarak tahayyül ettiğinizde yüreğinde merhamet olan her insan bu meselede Filistin’den taraf olur. Unutmayınız ki çocukların öldürüldüğü, masum sivillerin bombalandığı bir savaşta tarafsız kalmak, katliamı yapan tarafı tutmak demektir.
Bugün Türkiye’deki siyasi partilerin tamamına yakını Filistin’e destek oluyor. Baktığınız zaman sağcısından solcusuna herkes dünya kamuoyuna çağrıda bulunuyor. Çünkü bu bir insanlık meselesidir. 7 Ekim günü sıcak savaş durumunu başlatan HAMAS olsa da yıllardır devam eden bir işgali haklı çıkaran bir durum kesinlikle değildir. İsrail, HAMAS’ın saldırısıyla dünya kamuoyu önünde haklı çıkacakken sivil katliamları, kullanılan yasaklı fosfor bombası, göstericilerin üzerine lağım suyu püskürtmesi gibi insanlık dışı eylemler İsrail’in bir terör devleti olduğunu tescillemiş oldu.
Burada bizlerin üzerine düşen haklı davasında Filistin’in yanında olmak ve terör devleti
İsrail’e karşı onurlu bir duruş sergilemektir.


Hüseyin Can Eren, 2003 yılında İstanbul’un Üsküdar ilçesinde dünyaya gelmiştir. İlkokulun bir kısmını İstanbul’da okuduktan sonra Antalya’ya gelmiş ve öğrenim hayatına burada devam etmiştir.
2021 yılında Antalya Muratpaşa Anadolu Lisesi’nden mezun olduktan sonra Akdeniz Üniversitesi Tarih bölümünü kazanmış ve ertesi sene İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi’nde Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünü ikinci üniversite olarak tercih etmiştir.
Ağustos 2021 ile Nisan 2022 tarihleri arasında UCİM Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği’nin Antalya Gençlik Koordinatörlüğü görevini yürütmüş ve ardından istifa etmiştir.
2022 Haziran ayında halen devam etmekte olduğu Antalya Büyükşehir Belediyesi’nde Gençlik Meclisi Üyeliğine seçilmiş ve bir süre bağımsız siyasete devam ettikten sonra Ağustos 2022 tarihinde Demokrasi ve Atılım Partisi’ne (DEVA) katılmıştır.
2023 Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem Milletvekilliği seçiminde Antalya’dan milletvekili aday adaylığına başvurmuş ve ortak liste kararı alınana dek kampanya yürütmüştür.