Hülya Sarıgöl ile KİM VAR’ın 7. Bölümünde sanayici iş insanı Rosti-Tebplast onursal başkanı aynı zamanda Beylikdüzü Organize Sanayi Bölgesi’nin kurucularından Abdullah Teber ile güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Keyif alacağınızı düşünüyorum.

Bir süre önce yaşadığı toplumumuza karşılıksız değer katan dostlarımı ve konuklarımı başka insanlara tanıtmak, onların mücadelelerini ve ilgi çekici hikayelerini paylaşmak üzere bir youtube kanalı açtım. Burada yaptığım röportajları bir de burada sizlerle paylaşmak istedim.
Hülya Sarıgöl ile KİM VAR adresinden kanala ve diğer tüm röportajlara ulaşabilir, izleyebilir, abone olabilirsiniz. Hülya Sarıgöl – İş İnsanı
Bugünkü konuğumuz Abdullah Teber ile iş hayatından, siyasete girişinden ve kendi hayat hikayesini konuşacağız.
Hülya Sarıgöl: Herkese merhaba, bugün Kim Var’ da sanayici iş insanı Rosti-Tebplast onursal başkanı aynı zamanda Beylikdüzü Organize Sanayi Bölgesi’nin kurucularından Abdullah Teber var, Abdullah Bey merhaba,
Abdullah Teber: Merhaba,
Hülya Sarıgöl: Abdullah Teber kimdir?
Abdullah Teber: Hülya hanım, Abdullah Teber’i Abdullah Teber’e sormak çok kolay belki ama Abdullah Teber’in bunu anlatması çok zor. Ben en çok kendimi anlatmakta zorlanıyorum ama sualinize de cevap vermek durumundayım. Abdullah Teber 1950 yılında Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesinde bir yayla köyünde dünyaya gelmiş biri, 1950 doğumluyum, ortaokul ve liseyi sırasıyla Kayseri’de okudum, üniversiteyi Ankara’da, 1973 yılında bir bahar günü İstanbul’a gezmeye geldim, okul bitti dolaşmaya geldim o günden bugüne İstanbul’da yaşıyorum. Gezmeye geldik İstanbullu olduk zira o dönemde İstanbul’da iş bulmak bir mühendis için bir teknik adam için çok kolaydı çok çabuk iş buldum çok iyi işlerde çalıştım hatta çalıştığım şirketler benim 2. 3. 4 üniversitem oldu öyle diyebiliriz.
Hülya Sarıgöl: Hangi sektörlerde çalıştınız?
Abdullah Teber: Bugünkü Gazi Üniversitesi dediğimiz üniversitenin teknik bölümü mezunuyum, makineciyim, çalıştığım ilk şirkette amerikan Chrysler firması, dolayısıyla motorcu olduğum için motor mezunuyum, tam işime uygun bir şirkette ve ona bağlı bazı yan sanayilerde çalıştım. Dolayısıyla otomotivi üretimi 1976 yıllara kadar gerçek anlamda çok iyi öğrendiğimi düşünüyorum zira hakikaten çalışkan ve işini seven bir öğrenciydim iş hayatını da çok sevdim çabuk adapte oldum, şansım yaver gitti 1976 yılında kısa dönem askerlik yaptım 3,5 ay, yığılma olmuştu o dönemlerde o kadar çok yedek subay adayı vardı ki Türkiye’de artık ne yapacaklarını bilemiyorlardı böyle bir karar çıktı parlamentodan belli dönemlere belli döneme sıkıştırıp askerliklerini ortadan kaldırdılar, ben de o dönemde üç buçuk ay yedek subay adayı olarak askerlik yaptım daha enteresanı hemen askerden gelir gelmez burslu okumuştum, burs borçlarımı ödedim, 4 yıl aldığım burs borcunun tamamını ödedim.
Hülya Sarıgöl: Askerlikten aldığınız parayla mı ödediniz?
Abdullah Teber: Hayır, geldiğimde çalıştığım şirkette ya ayrılıp mecburi hizmet tayin yerime gitmem gerekiyordu ya da çalışmam gerekiyordu şirketim bana bu parayı verdi, götürüp ödedim, yani 1976 yılının Eylül ayında üniversite döneminde aldığım burç borçlarımı dahi ödemiş kimseye borcu olmadan hayata başlamış biriyim, bu çok önemli biliyor musunuz? Her röportajda ya da benzeri toplantılarda bunu anlatırken mutlu oluyorum, çünkü vergi kutsaldır, devlet beni okutmuş burs vermiş bana, akabinde de dört bire bir buçuk 6 yıl mecburi hizmetiniz var. Eğer devlet hesabına okuduysanız bire bir buçuk diye bir olay var, değilse müstafisiniz yani atılırsınız, yasalar böyle diyor. Ben müstafiyim atıldım burs borcumu da ödedim iş hayatına hiç borcum olmadan başladım o gün bugün devlete vergi vermek benim için namustur şereftir onurla vergi vermeye devam ediyorum. Yani 1976 dan beri bu ülkenin bir ferdi olarak gerçekten bununla övünüyorum hatta son senelerde son 10 yılda ciddi anlamda vergi veren bir yurttaş olarak bir vatandaş olarak övüyorum.
Hülya Sarıgöl: Abdullah bey nasıl sanayici oldunuz?
Abdullah Teber: 78-79 yıllarına kadar yine özel sektörde çalıştım ama bu arada boş durmadım hep araştırma içindeydim piyasaya koşturdum küçük işler yapmaya çalıştım hatta İstanbul’un bazı semtlerinde küçük küçük ürünler üreterek yedek parça üreterek piyasaya başlamıştım zaten. 79 yılının ortalarında yani 80 den önce firmamı kurarak bu yaptığım küçük işleri bir çatı altında topladım, 50 metrekarelik bir dükkanda ve atölyede üretim yapmaya başladım. Burada farklı farklı işleri yapıyordum yedek parçadan başlayın oto yedek parçası örneğin karbüratör iğneleri üretmeye başladık, dışarıda aynı dönemde bazı araçların perforje dediğimiz kamyonların panjurlarını üretmeye başladık. Piyasada plastik parçalar üretmeye elektronik sanayinde hiç benimle alakası olmayan işler ama yapabileceğimiz işler, en teknik işlerden biri bir televizyon fabrikasına bir bobini alıp üretmeye başlamıştım ve çok başarılı olmuştum. Reklam olmasın diye söylemiyorum şu andaki ünlü televizyon fabrikalarından bir tanesine birbirinden alakası olmayan 2 bobin üretmeye başladım, tabii bu kadar canla başla koşturan bir insanın bugün dahi başarılı olmamasını bekleyemezsiniz. 88’li yıllara geldiğimiz zaman şirket sayısını artırmıştık, üçe dörde çıkmıştı, 90 yılına geldiğimiz zaman gıda şirketleri dahil 11 şirketin sahibiydim, yani şunu demek istiyorum 80 diyelim 90’a kadar geçen 10 yılda 10 şirket kurmuştuk yani bu kısa süreye zamana 10 tane şirket sığdırdık, bunların içerisinde yağ alım satımı yapan şirketten başlayın da dondurma satan gıda ile ilgili plastikle ilgili kalıpla ilgili şirketler vardı.
Hülya Sarıgöl: Şu an herhalde aktif olarak gıda ambalajı devam ediyor,
Abdullah Teber: Oraya da geleceğim, hemen açıldık yurtdışında Romanya’da ve Almanya’da şirketler kurdum. Çok önemli faaliyetler de bulunduk, özellikle Romanya’daki şirketimiz çok iyi işler yaptı çok iyi işler başardık orada hem Telekom’da hem Plastik sektöründe işler yaptık. Uzun lafın kısası ülkemizdeki çalkantılar dalgalanmalar piyasadaki siz de çok iyi biliyorsunuz ki Türkiye hiçbir zaman istikrarlı bir ülke olmamıştır sanayici için, bizim için de olmadı dönem dönem çok kötü şartları göğüsledik çok kötü şartlarla karşılaştık, devalüasyonlar, enflasyonlar peşpeşe bugünlere geldik bugün de dünyanın en büyük şirketlerinden biri Rosti ile ortaklığını sürdürdüğümüz bir gıda ambalaj şirketimiz var, yaklaşık 50 ülkeye dünyada ihracat yapıyoruz, 3 yerde fabrikamız var üç ayrı fabrikamız var biri Beylikdüzü’nde ikinci Selimpaşa’ da üçüncüsü de yine Beylikdüzü’nde 3 fabrikamızda da 7/24 şükürler olsun üretim devam ediyor.
Hülya Sarıgöl: Beylikdüzü organize sanayi bölgesinin de kurucularındansınız…
Abdullah Teber: Biz Beylikdüzü Organize Sanayiyi kurarak 3 kooperatif Beylikdüzü’nde İstanbul’a ve Türkiye’mize katkıda yeni bir şehir ilave ederek katkıda bulunduk, yalnız buranın en büyük özelliği diğer Türkiye’deki OSB’ lere benzemez, çok özel bir durumu var Beylikdüzü Organize Sanayi’nin o da şu, Avrupa’daki Organize Sanayi bölgeleri gibi yürüme bantları mükemmel bir şekilde oluşturulmuştur, yürüme bantı ne demektir yürüme bantı şu, bizim sanayimizin sınırları içerisinde, dışında konutlar var konutlarla aramıza bir mesafe koyduk biz en az 75 metre, yani etrafımızda bizim bir çember var gürültümüz patırtımız buradaki olup bitenler dışarıya yansımaz, hatta ağaçlandırdık etrafımızı tamamen Avrupai bir mantıkla dünya standartlarına uyan bir mantıkla sistemi o şekilde hayata geçirdik, yani Beylikdüzü Organize Sanayi Türkiye’de eşi olmayan bir özelliği daha var kooperatifler kurulduktan sonra OSB oldu burası yani temelden Organize Sanayi Bölgesi olmuş bir yer değil biz burayı kooperatifleri oluşturup işlemlerini tamamladıktan sonra kooperatifler yeni baştan başa dönerek İstanbul Valiliği ile birlikte bugün de onu anmayı çok isterim, günün valisi Muammer bey bize bu konuda çok büyük katkıları oldu, derdimizi anlattık, adeta bir Organize Sanayi başkanı gibi bizimle çalıştı, gece gündüz buranın mükemmel bir Organize Sanayi Bölgesi olmasında en büyük katkıları da o vermiştir, daha sonra parlamentoya gitti bakan oldu vesaire, o hayatını bilmiyorum ben ama keşke senelerce İstanbul’da valilik yapsaydı diyebiliyorum derim.
Hülya Sarıgöl: Bu bölgeye baktığımızda Organize Sanayi bölgeleri yeterli mi? Bir de bu taraftan Trakya tarafına Anadolu yakasından da Gebze-Tuzla tarafına da bir kaçış var, Kocaeli tarafı olsun Tekirdağ tarafı olsun biraz içerdeki sanayi taşınıyor, Beylikdüzü eskiden dışarı gibiydi ama şimdi artık içeri oldu, buradan da gidiş var mı? Mesela siz Selimpaşa’ ya da bir tane açmışsınız.
Abdullah Teber: İstanbul artık dünyanın en büyük 3. 4. metropolü, hiçbir şekilde İstanbul, benim ısrarım bu, İstanbul bir belediye başkanlığı ile idare edilmeyecek kadar hatta 39 ilçe belediye başkanıyla idare edilmeyecek kadar büyümüş, sorunları artmış bir il, bir metropol bir dünya şehri. Dolayısıyla bu şehrin hızına hiçbir şey yetişmez iyi planlamalar yapılmadığı sürece ne yazık ki şu anda yaşadığımız sıkıntılar yaşanır, şöyle arz edeyim İstanbul’da İstanbul sınırlarına bağlı 8 tane Organize Sanayi Bölgesi var İstanbul Avrupa Yakası’nda 2, yani biri bizim şu anda bulunduğumuz Beylikdüzü Organize Sanayi Bölgesi diğeri de İkitelli üçüncüsü yok, Anadolu Yakası’nda da 6 tane Organize Sanayi Bölgesi var, hadi Anadolu yakasını bir nebzecik kabullenelim fakat Avrupa Yakası’nda iki tane Organize Sanayi Bölgesi çok az, peki ne yapmak lazımdı, zaman kaybetmeden bürokrasiyi azaltıp sanayiciye yardım ederek bu işe çözüm üretilebilirdi. Özellikle son 20 yılda altını çizerek söylüyorum 20 yılda bu konular kimin elinde kaldı biliyor musunuz? Koparanın elinden kaldı, bunlarla ilgili maalesef ilgili kurum ve kuruluşlar başta devlet olmak üzere hükümet olmak üzere ciddi bir çalışma yapmamışlardır yapamamışlardır ve bunun sıkıntısını bugün İstanbul Avrupa yakası çekilecek, çekiyordur zira sizin İkitelli de ikinci bir işyeriniz varsa bugün Trakya’da bir iş yeri bulmak mecburiyetindesiniz aksi taktirde fabrikanızı büyütemezsiniz.
Hülya Sarıgöl: Aynı şeyi yaptık, Mecburen Çerkezköy’e bir işletme yaptık.
Abdullah Teber: Siz yaptınız Çerkezköy’e herkes yatırım yapamıyor, örnek veriyorum ben, yapılması gerekenlerden bahsediyorum bunlar ciddi planlamalarla olur, yapılır mı? yapılır, çok mu geç kaldık? Geç kaldık ama zararın neresinden dönerseniz kardır, bugün yine Türkiye her ne kadar büyük ülke diyorsak da Trakya o kadar büyük bir yer değil sıfırdan yeniden Trakya’yı projelendirmek lazım ısrarla söylüyorum.

Hülya Sarıgöl: Siz desteklenmeli sanayici diyorsunuz ama bir taraftan da ilk doğalgaz kesintisinde beraber gelen elektrik kesintisini sanayiciye yansıtıldı, sanayi bölgelerinde kısıtlamalar başladı, yani ilk bedelini sanayici ödedi buna ne diyorsunuz?
Abdullah Teber: Sanayici her zaman bu konuda şanssızdır, sanayici bu problemlerin altından kalkar kalkıyor da zaten, tabii ki çalışan üreten kazanan sanayici olduğu için sıkıntıları da onların üzerine yıkıyorlar, yapacak bir şey yok bunlar ne ilk ne son bunu hep göreceğiz yani ileride de göreceğiz. Şu anda sanayicinin elektrik borcu var mı? Yok, Doğalgaz borcu var mı? Yok, yatırımını kendisi yapıyor mu? Yapıyor, biz Organize Sanayi kurduk da devletten yardım mı aldık? Katiyen, yolumuzu kendimiz yaptık altyapımızı kendimiz yaptık elektriğimizi kendimiz çektik, trafomuzu kendimiz koyduk, benim binlerce kva’lık trafolarım var şirketlerimde hepsini kendim yaptım, dolayısıyla biz kimseye borçlu değiliz üstelik bu kadar yatırımı kazanarak devlete olan borcumuzu da ödeyerek yapıyoruz, peki kim kime borçlu? o zaman devlet borcunu yapacak. Söylemeye dilim varmıyor tabi ki istihdam yaratıyoruz ülke ekonomisine katkımız tartışılmaz, ihracat yapıyoruz döviz getiriyoruz yani sanayici elinden geleni yapıyor. Bu memlekette sürekli mağdur olan sanayici.
Hülya Sarıgöl: Siz sanayiciyle beraber iş dünyasının da bütün sorunlarına eğiliyorsunuz, aslında herkesi dinliyorsunuz, böyle de bir şeyiniz var sizin, bir yanınız var, biz Abdullah Bey ile 2017 TÜYAP ambalaj fuarında tanışmıştık aynı komitedeyiz, o zaman Abdullah Bey Ticaret Odası seçimlerine hazırlanıyordu tanıştık çok güzel bir enerjisi vardı, Cenk Bora beyler çok keyiflilerdi böyle, o süreçte bizde kendilerini destekledik elimizden geleni yaptık, o sizin için de çok farklı bir tecrübe oldu Abdullah Bey, bugün olsaydı yada keşke şunu yapmasaydım dediğiniz bir şey ya da iyi ki yaptım dediğiniz…
Abdullah Teber: İyi yaptım dediğim şeyler var, iyi ki aday olmuşum iyi ki seçimi de kazandığımı biliyorsunuz, çünkü niye derseniz ben dünyanın en büyük odasına başkanlık için talip olduğum zaman bu işin çok kolay olmadığını biliyordum ve bunu kazanmak için çok çalışmak gerektiğine de inanıyordum, biz bu çalışmayı sürdürdük dolayısıyla bu çalışma esnasında odanın ne işe yaradığını bilmeyen üyelerimize odayı anlattık, odanın fonksiyonunu görevini ne yapması gerektiğini odaya nasıl girilir nasıl çıkılır nasıl üye olunur bunları anlattık ve yapacaklarımızı anlattık Hülya Hanım ve inanın çok faydası oldu, insanlar bunu fark edemiyor ben bizzat yaşadığım için farkındayım. Biz seçimi de kazandık biliyorsunuz, maalesef hile hurda ile kazandığımız seçimi elimizden aldılar bu işin mahkemesi amme davası açılmıştır hala devam ediyor, önümüzdeki günlerde yine mahkeme var davayı kazanmak üzereyiz ama bir türlü, bir türlü dava bitmiyor, yani %100 kazanacağımız ve kazandığımız bir dava ve tabii geriye dönük 3 yıl başkanlığını yapmış bir adama neyini alacaksın onu da bilmiyorum. Adalet gecikmezse adalettir diyorum ben, daha güzel ifade edilir mi bilmiyorum, eğer hukuk işiyorsa bir ülkede adalet zamanında geliyorsa tamam bugünlerde neticelenirse seçime şurada kalmış çok az bir süre, şu anda davayı kazansam bana tebliğ etseler başkanlığı ne olur yani 3 seneyi 4 seneyi boşa harcadık, harcadılar şu anda İstanbul Ticaret Odası’nın ne yaptığını ben sizlere havale ediyorum, basına havale ediyorum bu işi bilenlere havale ediyorum, hiçbir şey yapmadılar bir 4 yılı, bir dönemi daha harcadılar, bol bol gezdiler ben zaten İstanbul Ticaret odasının adını değiştirdim, gezi şirketi, İstanbul Ticaret Odası bol bol seyahat ediyor. İstanbul Ticaret Odası’nda meclis üyesi olup da seyahat etmeyen bir kişiyi gösteremezsiniz bana, hayatında Avrupa’ya gitmeyenler Avrupa’yı gezerler dünyayı gezerler görüyoruz bunu yani görünen şeylerin saklanacak bir tarafı yok.
Hülya Sarıgöl: Peki bu oda seçimlerinde iş insanlarının katılımları çok az baktığınızda yani üye sayısıyla gelip oy kullananların sayısı gerçekten çok az kalıyor buna nasıl bir yorumda bulunursunuz?
Abdullah Teber: Ticaret odasıyla ilgilenmeye başlayıp daha açıkçası aday olduktan sonra bu olay değişti, yani oy kullanma oranı değişti %8’lerdeydi 13 – 14’lere çıkardım. Neden biliyor musunuz? Esasında az oy kullanılırsa birlerin işine geliyor, avantajlı olduğu için istemiyorlar yani oradaki bir grup yani kısacası Ticaret odasının ya da odaların tadını alanlar ne yapıyor biliyor musun? Millet oy kullanmasın kimse oraya gelmesin burası bizim olsun, az olsun bizim olsun mantık bu, inanır mısınız? Ben adaylık sürecinde konuştum insanlarla, odayı soruyorum üye olup olmadığını bilmiyor onlarla karşılaştım, kardeşim diyorum üye iseniz bakın diyorum belgesini önüne koyuyorum oda kayıt belgeniz bu diyorum önlerine koyuyorum a öyle mi diyor, düşünün bu hale getirdiler, bu hale ne zaman geldi biliyor musun? Son 20 yılda, çünkü niye? Odaların içerisine siyaset öyle bir girdi ki özellikle TOBB, siz bugün TOBB’u tarafsız bir kurum olarak kabul edebilir misiniz? Türkiye Odalar Birliğini, ismini de söyleyeyim sayın Hisarcıklıoğlu, tarafsız biri olarak kabul edebilir misiniz?
Hülya Sarıgöl: Abdullah bey taraf diyoruz bu odaları yönetenlere…
Abdullah Teber: Taraftan ziyade siyaset diyorum,
Hülya Sarıgöl: Ama bir taraftan da siz bunlara göğüs gererek muhalefet oldunuz, iş insanlarının iktidara muhalefet olması bence nadir görünen bir şey ülkemizde, ticari kaygılar ön plana çıkıyor, insanlar pek adım atmıyorlar, genelde sosyal projelerde yer almayı tercih ediyorlar ama bu tip yönetimlere pek talip olmuyorlar ama siz oldunuz, siz ben buradayım ben de varım yönetime talibim dediniz.
Abdullah Teber: Bizim gibi bu ülkede böyle düşünen bir tek Abdullah Teber yok birçok insan var biz de gittik bunları bulduk bunlarla konuştuk bir de hakikaten rahatsız olan insanlar var onlarla paylaştık konuları onlara anlattık bu gidişatın doğru olmadığını lütfen birlik olalım bize oy verin biz bu odayı hak ettiği noktaya taşıyalım dedik ve onlar da inandılar.
Hülya Sarıgöl: Ama son seçimlerde işte Ankara Barosu olsun bu şeylerde artık biraz o algıda yıkılmaya başlandı, biraz topluma da cesaret geldi, katılalım gidelim oy verelim destekleyelim.
Abdullah Teber: Çok doğru söylüyorsunuz bu benim başıma gelen sıkıntı Ankara’da da yenilendi biliyorsunuz seçimi kazanan arkadaşı aldılar, oraya da başka bir film uyguladılar. Hak etmeyen biri başkan oldu ama bundan sonra bu iş bu kadar kolay olmayacak, neden? Ben biliyorum ki Abdullah Teber’ler çoğalacak, çoğaldı da, zaten vardı onlarda çıkacaklar önümüzdeki dönem ben kim aday olursa olsun bugünden itibaren çalışırsa bir hakkın düzgün bir insan çıkar da çalışırsa bu seçimleri alacağından eminim, en azından ben şahsen yardımcı olurum.
Hülya Sarıgöl: Başkan adaylığınızı biraz erken açıkladığınız konusunda çok eleştiride gelmişti o dönemlerde, aynı komitede diğer aday ile aynı komitede olmak da bir dezavantaj oldu size.
Abdullah Teber: Öyle ifade eden arkadaşlarımız var, aynı komitede olduğumuz başkan adayı bana herkesin huzurunda söylüyorum resmen yalvardı, araya insanlar soktu, bir araya geldik bana enteresan tekliflerde bulundu yani ben onun teklifini kabul etseydim bugün en kötüsü meclis başkanıydım. Şimdi ben doğru yaptım ben düzgün çalışmayan onaylamadığım bir mantıkla hareket edenlerle aynı sayfaya niye gireyim Hülya hanım, niye pişman olayım, hiç pişman falan değilim, bugün seçime aday olsam seçimlere hazırlansam aynı teklifi yine yapsalar aynı kararlı yine veririm, bu kadar açık söylüyorum. Bunların yaptığını yapamam ben, yapma şansım da yok ben Başkan olursam yapılması gereken tüzükte yönetmelikte ne varsa 1800’lü yıllarda kurulmuş İstanbul Ticaret Odası hangi hedefle hangi gaye ile hangi emelle kurulmuşsa bugün onun üstüne çıkarmaya çalışırım. Bu başka türlü olmaz ki, binlerce üyesi olan dünyanın en önemli odalarından biri hiç bir faydası yok yazıktır günahtır, kime yararı var? Bence hükümete destek veriyor başka bir yararı yok.
Hülya Sarıgöl: Abdullah bey bir taraftan da Gelecek Partisi’nin kurucularındansınız, Gelecek Partisi neden kuruldu? Siz neden oradasınız?
Abdullah Teber: Gelecek Partisinin kurulma nedenlerinden bir tanesi, sayın Profesör Doktor Ahmet Davutoğlu biliyorsunuz son seçilmiş Başbakan, Türkiye’nin son seçilmiş başbakanı bu muhterem zat, beyefendi, onun dönemlerine bakacak olursanız Türkiye’deki ekonomik siyasi parametrelerin çok doğru olduğunu görürsünüz, bunda çok samimiyim, ne yazık ki Ak Parti içerisinde Ahmet Davutoğlu’nu hazmedemeyenler, Ahmet Davutoğlu gibi düşünmeyenler çok kişilerdi, bunlarla ciddi sorunlar yaşadı, uzun uzun anlatmaya gerek var mı bilmiyorum, Sayın Ahmet Davutoğlu isteseydi başbakanlıktan istifa etmezdi ama ne olurdu biliyor musunuz? Eğer Ahmet Davutoğlu ben istifa etmiyorum deseydi daha önceki dönemlerde Cumhurbaşkanı ile rahmetlik Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Bülent Ecevit’in arasında büyük bir anlaşmazlığın sonunda büyük bir kriz çıkmıştı hatırlar mısınız bilmiyorum bir kitap fırlatma olayı anayasa kitapçığı, ülke mahvolmuştu. Bilinçli, ülkesini seven bir insan Ahmet Davutoğlu, bunu tercih etti, çekileyim ülkeme zarar vermemek adına bu yapılan komplolara göz yumdu ve istifa etti. Yani bugün konuşulduğu gibi Ahmet Davutoğlu’na istifa ettirilmedi, Ahmet Davutoğlu yapılanlar karşısına istifa etti. Bunun siyasi ifadesi bu. Ben de bunu çok iyi biliyorum, dolayısıyla bu davranışını ben çok önemli buldum açıkçası.
Hülya Sarıgöl: Aynı zamanda Ahmet Davutoğlu sizin çok eski bir dostunuz…
Abdullah Teber: Tabii ki çok iyi tanıştığımız hatta başbakanlık döneminde de hasbelkader bir araya geldiğimiz bir insan, netice itibariyle ayrıldıktan sonra vatanperver bir kişiliğe sahip, rahat duramadı adamcağız ülkenin gidişatını gördü şöyle düşündü birebir anlattıklarından anlatıyorum bunu, bize görev düşüyor biz bunları kendi hallerine bırakmamamız lazım, siyasette olmalıyız kararını verdiler, kendileri verdiler. O da sağ olsun ben şahsen teveccüh diyorum, ben ve benim gibi 152 kişiyi bir araya getirerek partiyi kurdu. Benim partiye giriş serüvenim böyle, böyle başladı bugün de halen tabii çok kolay değil Sosyal Demokrat bir partide abilik rolü üstlenmiş, devamlı sözü dinlenmiş sözü dinlenen sevilen bir insanın her ne kadar muhteşem desekte bu tarz siyasi partide benim siyaset yapmam da çok kolay olmuyor, çok zorlanıyorum. Ama faydalı olduğumu düşünüyorum hem parti içerisinde hem genelde faydalı olabileceğimi düşünüyorum.
Hülya Sarıgöl: Peki beklediğiniz bu partiyi kurarken ki ideallerinizle bu geçen zamandaki tabandan gelen desteği bulabildiniz mi?
Abdullah Teber: Açık konuşmak gerekirse itiraf etmem lazım bulamadım yani, bunu da itiraf etmem lazım. samimi olmak lazım dürüst olmak lazım ama mücadelemiz sürecek. Bu ülke bizim inanın bu ülkenin geleceği çocuklarımız geleceğimiz için mücadele ediyoruz, bu gidişat hiç kimseyi mutlu etmez bizden sonra gelen nesillerimizi ondan sonra gelen nesilleri bu gidişat onlara çok zarar verir Hülya Hanım, biz eğer bir şeyler yapmazsak bu dönemde, bu kritik dönemde kim olursak olsun muhalefettekilere sesleniyorum, bu dönemde eğer bir şeyler yapmazsak öbür dünyaya çocuklara borçlu gideriz.

Hülya Sarıgöl: Siyasette çok mutlu olmadınız anladığım kadarıyla,
Abdullah Teber: Öyle diyebiliriz.
Hülya Sarıgöl: Ama iş dünyasında da fazlasıyla mutlu olmuşsunuz daha çok amaçlarınıza ulaşmışsınız,
Abdullah Teber: Siyaset zor Hülya hanım siyaset gerçekten aktif olarak siyasette görev almak, çünkü herkes senin gibi düşünmüyor maalesef.
Hülya Sarıgöl: Bir de çok siyasettin parti tabanlarında iş dünyasından siyasete katkı sunmak isteyen insanlar çok sevilmiyor gibi geliyor bana da.
Abdullah Teber: Öyle demeyelim de ben biraz da bu suçu iş dünyasının temsilcilerine buluyorum iş dünyası siyasete belki doğru yapıyorlar sıcak bakmıyorlar, söyle düşünüyor olabilirler ya herkes kendi işini yapsın biz sanayiciyiz görevimiz belli yapacaklarımızı biliyoruz işimizi iyi yapalım biz bu işe girmeyelim diyor olabilirler.
Hülya Sarıgöl: Yoğun iş temposunda birde siyasetin kendi temposu var ikisini yapamıyor insanlar.
Abdullah Teber: Yapamıyorlar maalesef ben bunu fark ediyorum ben kendimden de hissediyorum, özeleştiri yapayım zaman zaman ben de kendi işimi yaptım daha mı iyi acaba dediğim olmuyor değil yani.
Hülya Sarıgöl: Şu an işinizi zaten herhalde oğlunuz yürütüyor.
Abdullah Teber: Profesyonel bir kuruluşuz son derece organizasyonlarımız yerli yerinde dolayısıyla şükürler olsun Allah’ da bize yardım etti işlerimiz bizim sistematik olarak yürüyor yani sıkıntı yok.
Hülya Sarıgöl: Abdullah bey aynı zamanda bir Çerkez derneğinin de onursal başkanısınız, yani Çerkez toplumu tarafından da çok sevilen sayılan değer verilen bir isimsiniz.
Abdullah Teber: Kuzey Kafkas halklarında, Adigelerde, biz kendimize Adige diyoruz bizim dışımızdakilerde bize Çerkez diyor, Adigelerde yaşlı insanlar çok önemlidir yaşını almış belli bir yaşa gelmiş toplumda bir takım başarılar elde etmiş sayılan sevilen insanlar çok önemlidir onların sözü dinlenir, hatta onların sözünden kimse çıkmaz, biz onlara Thamade diyoruz.
Hülya Sarıgöl: Yeni jenerasyonda da bu devam ediyor mu?
Abdullah Teber: Bu hayatta da devam eder, yani bugün bir olay olsa, bir büyüğümüzü çağırsak olaya onu müdahil etsek onun söyledikleri iki tarafta kabul edilir. Dolayısıyla bizim toplumda böyle özellikle hassasiyetle koruduğumuz adetlerimiz var toplumumuzda sağ olsunlar tabii bize zaman zaman bizi o şekilde görenler var, görmeyenler olabilir gören olabilir ama bizim bu müessesemiz Dünya durdukça var olacaktır bu anlattığınız konuyla bağlantılı olduğu için söylüyorum, bizim thamadelerimiz insanlık olduğu sürece olacaktır, onlara bizim saygımız sonsuz.
Hülya Sarıgöl: Abdullah Bey siyasetten elinizi ettiğinizi çekmiş olsanız iş dünyasında da artık işletmelerinizi sizden sonra gelecek nesliniz devam ettiriyor, bir aklınızda kalan şunu da yapmak istiyorum dediğiniz bir hayaliniz var mı?
Abdullah Teber: Hayal kurmadan hiçbir şey yapamazsınız dünyada, ben öyle inanıyorum bu konuda inancım tamdır.
Hülya Sarıgöl: Bende öyleyim hayallerim bittiğinde çöküyorum.
Abdullah Teber: Tebrik ederim sizi aynı düşüncedeyim ben, inanır mısınız? Bugün geldiğim birçok noktayı seneler önceden hayal ettiğim şeyler inanın inanmayın dolayısıyla bir insanın hayalleri bittiği zaman yaşamı da bitmiştir. Acaba şunu da yapsaydım diyeceğim çok fazla bir şey yok. Çünkü niye biliyor musunuz? şükürler olsun her şeyi yapıyorum, siyaset yapmak istedim yaptım, zaten ekonomik anlamda konuşmak istemiyorum çok da uygun bulmuyorum onları Allah bize hak etmediğimizin fazlasını verdi.
Hülya Sarıgöl: Abdullah beyin özellikle eğitim konusunda destekleri çok fazla, eğitime çok önem veriyor bu konuda da daha detaya girmeyeyim.
Abdullah Teber: Allah’la kendi aramda o benim, o konuda sınır yok bende şükürler olsun, bugün dahi geçerli dolayısıyla çok mutluyum ben, çok mutluyum. Bizim gibi insanların ya ben çok rahatım her türlü imkanım var her şey yerinde köşeye çekilip oturması mı lazım? Gelecek için bir şeyler yapması mı lazım? diye düşündüğüm zaman ben yine yaptığımın doğru olduğunu düşünüyorum yapabildiğim bu kadar iş hayatında faydalı olmak gençlere faydalı olmak abi rolünü üstlenmek onun ötesinde de siyasette de ne yapabiliyorsak elimizden geldiğince yanlışlara dur dememiz lazım, Aksi takdirde bu yanlışların belki mutlaka biter yanlışlar ama süresi uzar, kısaltmak için bizlerin bizim gibi insanların sizin gibi insanların mutlaka aktif olması lazım diye düşünüyorum.
Hülya Sarıgöl: Abdullah bey bize zaman ayırdığınız için teşekkür ediyoruz.
Abdullah Teber: Rica ederim, sizinle sohbet gerçekten büyük bir mutluluk, zevk.
Hülya Sarıgöl: Teşekkür ediyorum.
Başka bir videoda ve yazıda görüşmek üzere…
Hoşçakalın,
Hülya Sarıgöl.
Tüm Yazılarım: http://www.haberfil.com/author/hulyasarigol/

Hülya Sarıgöl ile Kim Var? Youtube kanalı: Yaşadığı toplumumuza karşılıksız değer katan kişileri topluma tanıtmayı misyon edinmiş bir sohbet kanalıdır. Umuyorum ki, çok güzel insanları tanıyacak, birlikte hoş vakit geçireceğiz… Abone olmayı ve destek olmak için videolarımızı paylaşmayı unutmayın 😉